...
Yılmaz Değişmez , şöyle aktarmıştır süreci: "Okuldan geldiğim gibi çanta tezgahın altına, ben dükkana. Babam okumamızı çok isterdi. Sanat okulu ikiden ayrıldığımda rahmetli ağladı, hala üzülürüm. Ama ben esas öğrenimimi bu sokakta yaptım. Okulum bu dükkanlar, bu meyhanelerdir. Mesleği çok benimsedim, çok sevdim. 1 kg. şarap ve beş çeşit meze 25 kuruş o zaman. Yer toprak zemin. Peykeler var (ağaçtan yapılmış oturma grupları), ortada maltız, üzerinde sürekli fokurdayan kuru fasulye. Bilen bilir, o yıllardaki rakı çeşitleri, Bahçe, Fertek, Kulüp, Yeni. Bunlar karafaki tabir edilen küçük sürahilerle verilir. Rus salataları, ezmeler ve bugün sayamayacağımız türlü türlü meze çok sonra girdi rakı geleneğine. Buzdolabına ilk kez ıstakoz koyduğumda iğrenip dükkana uğramayanlar olduğunu hatırlarım.
Babam 60'da vefat ettiğinde önce Mehtap İşkembecisi'ni açtım. 65'de kardeşlerimle ayrıldık. Ben en büyükleri olarak dükkanı Çetin'e, çorbacıyı da Doğan'a bırakıp, müşterilerin ısrarıyla Yeniyol'da havalı bir lokanta yaptım. Kapıda üniformalı teşrifatçısı, eldivenli garsonları olan iki katlı bir yer. Bursa'da o yıllarda görülmemiş bir servis, yemek asansörü ile taşınan mezeler, dev bir akvaryum. Meşhur Hacı Salih'in ustabaşısı Eyüp Usta'nın birbirinden leziz yemekleri. O günün parasıyla 400 bin liraya mal olan bu yer ne yazık ki üç yıl ayakta durabildi. Ardından Kültürpark dönemi. Birbirinin içinden geçen üç havuzlu, şirin bir dükkan. Daha parkta yemek yeme alışkanlığı yeni yeni oturmaya başlıyor. Hayvanat Bahçesinin hemen yanındaki bu yer uğruna hayvan pisliklerini ellerimle temizliyorum. Ama onca kahrını çektiğim bu yeri Park Bahçeler Müdürlüğü kapattırdı.
Zor yıllar bunlar. Kış aylarında balık satıyorum. Hala vefalı üç dostumuz kalmış meğer. Turgut Engindeniz, Rıdvan Baştuğ ve İpekçi Tahsin. Altı bin liraya bu dükkanı devralırken, bana şöyle dediler: "Yılmaz, sen sıfırdan başlayabilecek adamsın, çalışkansın, 80'e kadar altı masayla çalıştın, yine yaparsın." İşte, şükür Allah'a sonra üst katı çıktık."
On dakikada hazırladığı hamsi turşusunu, balık pilakisini, hardallı hamsi buğulamasını tatmayan var mıdır? "Yılmaz'ın Yeri"nden yükselen hüzzam faslını dinlemeyen kaç kişi kalmıştır şu Bursa'da? Peki ya on ikiye doğru üst kat iyice karartıldıktan sonra, o gür ve gevrek sesiyle "Her Yer Karanlık" diye bir esmeye görsün, masa sandalye bile kulak kesilmez miydi? Sonrasında da hüznü dağıtan "Selamünaleyküm, Aleykümselam" tekerlemesinin matrak nidaları, felekten çalınmış bir gecenin daha bittiğini muştulasa bile, yüzler gülmez miydi? Gönüller hoş olmaz mıydı?
3 bölümden oluşacak olan bu tarihçeyi bir solukta okuyacaksınız...