Arap Şükrü Balıklı Bahçe
1893 yılında Selanik yakınlarındaki Vodina kazasında doğan Arap Şükrü'nün "Arap" lakabını, dedesinin Yemen'de bir Arap kızıyla evlenmesiyle aldığı bilgisi internette yaygın olarak yer alır. Ancak gerçek, daha ayrıntılıdır. İlk eşini Yemen'den değil Ayvalık'dan seçtiği, orada tanıdığı Servinaz Hanım'la evlenmiş olması, ayrıca en büyük oğlu Yılmaz Değişmez ile sağlığında yapılan bir söyleşinde, "Babam Selanikli, ninem Vanlı, dedem ise Şam kökenli, yani Araplık oradan geliyor" şeklindeki açıklaması, dolaşımda olan diğer kayıtları asılsız kılıyor.
Arap Şükrü, malulen emekli olduğu Kurtuluş Savaşı sonrasında ilk lokantasını açtığı Ayvalık'da ilk eşi Servinaz Hanım'la tanışır. (Aslında bir Arap güzeline aşıktır, zamanla muhabbetleri bozulunca, mektuplarını taşıyan Servinaz Hanım'la evlenir.) Bu evlilikten Nermin ve Nevin adında iki kızı olur. Onlar daha çok küçükken Bursa'ya gelip şimdiki Tayyare Kültür Merkezi'nin olduğu Şar Kulübü işletir.
Ardından, o dönemde Yahudilik Çarşısı adıyla bilinen ve daha çok Yahudi kökenlilerin işlettiği meyhanelerin bulunduğu Sakarya Caddesi'nde İbrahim Efendi'yle 180 lira sermayeyi denkleştirerek başlangıç yaparsa da, kısa süre sonra ortağının "Ver bana 90 liramı, vazgeçtim" demesiyle yola tek başına devam eder. Kirası 2,5 lira olan "Sakarya" adlı, toprak zeminli dükkanda Bursa civarından atlarla gelen müşterilerine kuru fasulye, pilav, kelle paça, işkembe çorbası pişirerek ünlenir. Balık kültürünü benimsemesinde ise Yahudi komşuların büyük katkısı olacaktır.
Aslında Bursa'ya gelişi gezi amaçlıdır. Muradiye'deki bir simitçi fırınında kendisine benzeyen birini görür, merak duyarak sohbet ettiği bu kişinin savaş zamanı izini kaybettiği kardeşi olduğunu anlar ve Muradiye Kayabaşı Sokak'daki eve yerleşir. Bu arada ilk eşi vefat etmiştir. O zamanlar İstanbul'da yaşayan Müyesser Hanım, Muradiye'deki teyzesini ziyarete geldiğinde Arap Şükrü ona sokakta rastlar. Sarışın, mavi gözlü, şapkalı, çiçek emprime giysili bu modern Selanikli kadına görür görmez aşık olur Arap Şükrü. Bu evliliğinden de Yılmaz, Doğan, Ergun, Çetin, Ahmet, Melek adlı çocukları olur. Sekiz çocuğundan erkek olan beşi, babalarının 1960 yılındaki ölümünden sonra geleneği sürdürürler.
3 bölümden oluşacak olan bu tarihçeyi bir solukta okuyacaksınız...